2 Ocak 2014 Perşembe

Taksim

Malumunuz, yeniyıl, yılbaşı, kırismıs, noel, noelbaba gibi "geyik"lerle 2013' ü de devirmiş olduk. Bu yıl farkettiğim bir şey var ki; o da yeniyıl olgusunun gerçekten bana hiçbir şey ifade etmiyor oluşuymuş. Güzel dileklerimizi sevdiklerimize söylediğimiz, o gece program varsa normalde 100 liraya çaldığın şarkıları 300 liraya çalabildiğin ama bunun karşılığında üstüne kusulabilite, kafana şişe yiyebilite, durup dururken "niye kız arkadaşıma baktın?" diye burnunuza kafa atılabilite risklerini taşıyan bir gece haline dönüştü bence yılbaşı.

Zaman geçtikçe büyüklerimizin nasihatlarini "Haaaaaaaa bu ondan mıymıışş?" diye anlamaya başlamamız gerçekten çok enteresan geliyor. Çünkü küçük bir bebelakken yılbaşını dışarıda ergen arkadaşlarla kutlamanın ne kadar mühim olduğunu hatırlıyorum. Şimdi ise gerek çevremdeki arkadaşların insan gibi mantıklı oluşu, gerekse benim alkol ve eğlence sektörü ile çok yakından alakalı yerlerde müzik yapıyor oluşum bunun nedeni sanırım. Eskiden "beni gece beklemeyin ben mahmutlarda kalcam ya!" diye atar yapabilme potansiyeli olan biriyken, şimdi "valla program falan olursa program bitişinin 5. dakikasında beni bulamazsınız; takside eve doğru yollanıyor olurum." kafasında biri haline dönüşmüş bulunmaktayım. Bunun en önemli etkeni nedir? İnsanlar. Diğer bir deyişle insanlık.

Bayram değil, seyran değil; sahnede çalıyosunuz. Birden bir hareketlenme oluyor sağ tarafınızdaki masada. Bakıyosunuz, bir çift olarak gelip sizi dinlemekte olan masadaki adam neredeyse bitirmek üzere olduğu 50 lik bira bardağını kusmuğuyla tekrar doldurmuş. Bakamıyorsunuz ama yüzünüzü ekşitmemek zorundasınız aynı zamanda. Ya da aşırı uçuk şarkı isteklerinde bulunan ve erkek arkadaşını dudak vantuzu ile vakumlayan kızın 10 dakika sonra erkek arkadaşının üzerine "Aşşkkıııöööööğğğrrrrrrrrrrğğğğ" diye kustuğuna şahit olmak güzel değil. Bunların temel bir sebebi var : "Kendini bilmeden içmek" Deminki yazdıklarıma benzer olarak "çok içmeyi bir maharifet sanmak" olgusu da ergenliğimle birlikte atlattığım bir şey. Filhakika; bir müsibet, bin nasihatten iyidir gerçekten çok efsane bir söz. Çok içip kustuğunuzun ertesi "bi daha böyle içmem.." dediğiniz andır işte bir müsibet diye bahsedilen şey. Faydalıdır. Atalarımız buna müsibet demişler. Ben ise buna tecrübe diyorum. İngilizler experience diyor. Hollandalılar ne diyor? Bunu mart ayında öğreneceğim.

Yılbaşında evde olmak yerine dışarıda eğlenmeyi tercih ediyorum??  Evde Olmak Vs. Dışarıda Eğlenmek. gibi bir olgu yaratılmasını anlayamıyorum. Evde eğlenilemiyor mu çocuğum? Herneyse. Biraz alakasız bir geçiş yapmak istiyorum. Malum her yıl şu "Mini etekle Taksim' e çıkan kızların taciz edilmesi" olayı var. Geçen yılbaşından hatırlıyorum. Mavi elbiseli ve supermini li bir abla vardı. Sarışın. Başına köşegenli polis şapkası takmış. Şöyle bi şapka :


Taksim' de yürüyor. Daha doğrusu yürümüyor. Poposuna aldığı el darbeleri ile vücudu refleks olarak ileriye doğru atılıyor. Sanıyorum çığlık atıyordu artık. O hep olduğu söylenen ama nedense benim hiç hırsızı yakalamasına rast gelemediğim "Güven Timleri" olarak bilinen noel baba kostümlü polislerin 6 tanesi birleşip ablayı güvenli şekilde meydana ulaştırmaya çalışıyolardı İstiklal' den. Kalabalık öyle bi hale gelmiş ki; popo elleyen adamlar, polisleri ittiriyodu artık düşünün.

Şimdi Türkiye' de iki kesim var tabi. Birincisi "O kıyafetle ne işi var orada!!" diyenler ve "Ben istediğimi, istediğim yerde giyerim. Kimse de karışamaz. Kimsenin karışmaya hakkı yok!!" diyenler. Ben ise tam olarak bu iki uç görüşün ortasındayım. "O kıyafetle ne işi var orada!!" diyenlere küfür etmeyiniz. Zira bunu diyenler ben, sen, o, onlar, biz, siz. Gerçekten bu tarz bir kıyafetin bana göre bir anlamı yok; hele zaman yılbaşı gecesi, yer de Taksim ise. "Ben istediğimi giyerim, onlar bakmasın!" kafası ise mantıklı. Gerçekten ben de isterim mesela kız arkadaşımın derin dekoltesine bakıp iç geçiren insanların olmamasını. Ama Morpheus amcamın da dediği gibi :


Bir keresinde hiç unutmam; kız arkadaşımla romantik (en azından ben öyle düşünüyorum) yemeğe çıkıyoruz ve abla mini etek giyiyor. Yer neresi? Ankara-Tunalıhilmi. Yani Ankara' da bacak, meme, popo kombinasyonlarının en doğal karşılanabileceği düşünülen yerlerden biri. Ama işin rengi öyle olmuyor malesef. Gidilen yerde, o yere gidilene kadar, o yerden gelinene kadar tamam bir sürü bir çift göze şahit oluyorsunuz. Ben de kendi kendime şunu düşünmeye başlıyorum istemsizce : "Araba ile gelmek lazım böyle yerlere. Noob gibi otobüsle gelirsen böyle olur." Ama yanlış düşündüğümün yeni farkında varıyorum. Zira amaç bacağa bakmaksa, değil arabayla hoovercraftla gelseniz bile faydası yok. 

Neden bu uğraş peki? Çok basit. Günden güne dini ritüellerle ve oyalamalarla cinsellikten, bacaktan, memeden, popodan uzaklaştırılan insanlar tamamen aç hale geliyor. Ve onlara öğretilenin aksine sokağa çıktıklarında ve karşılarında böyle ablalar gördüklerinde yukarıda Allah olduğunu unutup bakma, taciz, sözlü taciz gibi aktivitelere giriyorlar. Bunun Türkiye için bir çözüm olanağını bulamadım malesef. Bazı ateyiz arkadaşlar çözüm dini bırakmakta falan deseler bile benim için bir anlamı yok. Çünkü bu tip barzolarda dini aktiviteyi bıraktığınız anda adamın içindeki allah korkusunu da söküp atacağınız için çok daha feci şeyler yapabilir diye düşünmekteyim.

Evet, dünyanın medeni ülkelerinde bu tip kutlamalarda insanların inanılmaz sarhoş olduğu halde kimseye sarkıntılık etmediği, kimseyle kavga etmediği ve çok kalabalık meydanlardaki yeni yıl kutlamalarında bile tek bir kavganın çıkmadığını arkadaşlarımdan öğrendim. Belki sıkıyolar bilemiyorum. Gerçekten süper bir mini ile yılbaşını ülkenin en büyük ve ünlü meydanında kutlamanın tek yolunun, bu kutlamayı Türkiye harici başka bir ülkenin meydanında yapmak zorunda olmak iç acıtıcı bir gerçek. Ancak bütün bu gerçeklere başkaldırırcasına "Hayır! Ben istediğimi giyicem ve onlar kesinlikle bakmıcak!" diye direten ablaların da hala olması ve bu işi sürdürmeleri bir çeşit amme hizmeti midir bilemiyorum. 

Ülkedeki ortadireğin bir-iki tık altı olan insanların konumları, durumları, kültür seviyeleri, düşünceleri gerçekten içleracısı. Bunu nasıl toparlarız bilmiyorum ama bugün çalışmaya başlasak sanırım 3 kuşak sonraya anca adam ederiz yeni doğanları. 

Türkiye' de yaşamak için her an "farkındalık testi" ndeymişiz gibi hareket etmek gerekiyor. Mesela motosiklete binecek biri "Ben biniyorum ve kurallarıma uygun olarak gidiyorum! Otomobil sürücüleri dikkat etsin bana! Ben onlara dikkat etmicem!" diyip motora bindiği zaman görüyor hanyayı konyayı. Bu durumu bütün örneklere uygulayabiliriz. Yılbaşında olan bu olaylar da bunun benzer bir versiyonu. 

Bir de olayın mini eteğe indirgeniyor oluşu ayrı bir saçma. Birbirimizi kandırmayalım beyler. Sen o ablayı mini etek değil dar kot giymiş olsa da elleyecektin. O nedenle kimse bana gelip "Taksim' in göbeğinde yılbaşı gecesi mini etek giyilir mi ya!!!?" demesin. Mini etek, çorap kombinasyonu amaç değil, araç.

Unutmuyorum hiç, unutamıyorum. İstanbul' da hastaneden bir hemşire çıkıyor. Yeni evli. Evine gitmek için otobanın üzerinden geçen üstgeçidi kullanması gerekiyor. Abla üstgeçitten geçerken bir adam (tinerciydi sanırım) ablayı otobanın yanındaki ormanlık alana götürüp tecavüz ediyor, ardından da bıçaklayarak öldürüyor. Kadın sadece işinden evine gitmeye çalışıyordu. Sonuç? Öldürüldü. 
Bu örnek bir Türkiye gerçeğidir. Ve günümüzde hala bu örneklerin gerçekleşiyor oluşu kadınların "Ben istediğimi giyme özgürlüğüne sahibim!" demesinin aslında çok kofti bir gerçeği örtmeye çalıştıklarını gösteriyor. Sen yaşama özgürlüğüne de sahipsin, ama senin canın başkası tarafından alınıyor. Bilmem anlatabildim mi?

İstediğiniz her şeyi yapın. Söylemek istediklerinizi söyleyin, giymek istediklerinizi giyin. Ama güvensizlik akan, apır sapır adamın popo ellemek için doluştuğu, hırsızların cüzdan çarpmak için işe çıktığı bir ortamda lütfen dikkatli olun. Bana göre "özgürlüklerin" savunulacağı en son yer Taksim, en son zaman ise yılbaşı gecesi. 

Ayrıca "yılbaşı gecesini dışarıda içerek, sapıtarak kutlayacağım" diyenlere son sözüm : "Ben size güveniyorum, ama diğer insanlara güvenmiyorum."

İyi yıllarınız daim olsun. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder